Kadın ve erkeklerin ortak problemlerinden biri olan saç dökülmesi görsel ve psikolojik anlamda insanı çok rahatsız eden bir rahatsızlıktır. Günlük hayatımızda saçın önemi tartışılmaz bir konudur. Bu nedenle saç dökülmesi yıllardır birçok insanın sorunlarından biri olmuştur. Saç dökülmesinin nedenlerini anlayabilmemiz için öncelikle saçın yapısını ve nelerden oluştuğunu anlamamız gerekir.
Anne karnındaki 22. haftamızda saç folikülleri oluşmaya başlamaktadır. Saç kökü diye nitelendirebileceğimiz foliküller cildimizin dermis yani hemen üst derinin altındaki bölgede yer almaktadır ve temel görevleri saç oluşturmaktır. Bu dönemde tüm vücudumuzda 5 milyona yakın folikül vardır ve bunların yaklaşık bir milyonu baş bölgemizde bulunmaktadır. Anne karnında oluşan saç folikülleri yenilenmez bu nedenle sahip olduğumuz en çok folikül yeni doğduğumuzdadır.
Çocukluktan yaşlılığa doğru birçok insan saç yoğunluğunun azaldığını fark edebilir, bunun diğer bir nedeni de kafa derimizin genişlemesi ve başımızdaki birim miktara düşen folikül sayısının azalmasıdır.
Saçımızın yapısını inceleyecek olursak iki temel yapı ile karşılaşırız, birincisi bahsetmiş olduğumuz üst derinin altında bulunan folikül yani saç kökü, ikincisi ise görülebilen saç gövdesidir. Saç folikülü dermisden başlayıp epidermise kadar uzanır ve adeta saçın deri yüzeyine çıkabilmesi için bir tünel görevi görür. Bu yapı birçok farklı katmandan oluşur ve her katmanın ayrı özelliği vardır. Folikülün temelinde papilla yer alır ve yapısında kılcal damarlar bulunur. Saçın canlı bölgesi saç kökünün tabanında papillanın çevresinde yer alır. Buradaki hücreler papillanın kılcal damarlarından beslenerek her 23 ile 72 saat arasında bölünürler. Bu demek oluyor ki her 23 ile 72 saat arasında saçımız biraz daha uzar.
Buradan anlayabileceğimiz üzere saç kökünde bulunan hücreler vücudumuzdaki en aktif hücrelerin ön sıralarında.
Papillanın yanı sıra folikülü saran, iç ve dış koruyucu tabaka adını alan iki yapı bulunur. Bu yapılar saç gövdesini korur ve ona şekil verir. İç koruyucu tabaka saç ile birlikte büyür ve sebase bezlerine yani epidermisin hemen altında bulunan yağ bezlerine geldiğinde durur. Dış koruyucu tabaka ise erector pili adı verilen bir kas tabakasına bağlıdır. Bu kaslar üşüdüğümüz veya ürperdiğimiz zamanlarda kasılır ve dış tabakayı çekerek tüylerimizin dikleşmesine neden olurlar. Yine ayni kaslar kasıldığında hemen üzerinde yer alan sebase bezlerinden yağ salgılanmasını sağlarlar.
Sebase bezler saç ve cilt yapısı için çok önemlidir. Ürettiği sebum saçlarımızı ve cildimizi besler, yaşlanma dolasıyla bu bezlerden üretilen sebum miktarı azaldığı için saçlarımız canlılığını yitirir ve cildimizde kırışık problemleri başlar.
Saç gövdesini inceleyecek olursak keratin adı verilen sert bir protein temelli yapı olduğunu görürüz. Bu protein yapısı aslında ölü bir yapıdır yani saçın gözle görülür bölgesi canlı bir yapı değildir. Üç temel katmandan oluşur: iç katman medulla, orta katman korteks ve dış katman kutikuldur. Yapının büyük çoğunluğu korteksten oluşmaktadır. Kutikul saç gövdesini korumak rolünü üstlenir iken korteks ve medulla saç pigmentlerine sahiplerdir yani saça rengini veren bölümlerdir.
Anlatıldığı üzere saçı besleyen etmenlerden bir veya birkaçı aksadığında saç canlılığını yitirir ve kırılgan hale gelir. Bu durumun oluşması birçok etmene dayandırılabilir: kullanılan ilaçlar, yaşlılık, hastalıklar gibi. Fakat toplumumuzdaki saç dökülmesi vakalarının %70`i androgenic alopecia adı verilen herhangi bir dış etmene bağdaştırılmayan yaşlılığa ya da genetiğe bağlı olan saç dökülmesidir. Bu durumun temelinde androjen adı verilen bir hormon yer alır. Androjen hormonu büyük çoğunlukla erkek karakteristiklerini oluşturmaya ve düzenlemeye yardımcı olur. Yani erkeklerdeki ses kalınlaşması, kas gelişimi gibi özellikler androjen hormonu sayesinde oluşur. Androjen birçok hormonun genel adıdır. Bunların en bilinenleri testosteron ve dihidrotestosterondur. Testosteron hormonu vücudumuzda kullanıldıkça bir nevi atık olarak dihidrotestosteron bırakır. Bu atık yaslandıkça birikir ve belli bir seviyeye ulaştığında saç foliküllerini küçültür ve sebase bezlerini zayıflatır. Bu nedenle saçlar canlılığını yitirir ve dökülür. Önceleri saç foliküllerinin tamamen kaybolduğu yönündeki fikirler yapılan yeni araştırmalar ile yanlış olduğu ispatlanmıştır. Kaybolmayan saç folikülleri daha çok pasif hale geçip saç üretimini durduruyorlar. Fakat saç derisinde kök hücrelerinin bulunduğu ve bu hücrelerin kullanılarak saç foliküllerinin aktif hale getirilebileceği anlaşılmıştır.